ÖNEMLİ DUYURU! Asıl blogum http://rengarenkdantel.blogspot.com dur. sizi asıl bloguma beklerim oradan hertürlü adresime ulaşabilrisiniz. satış mağazazı, twiter, instagram, facebook vb…. Burada ki geçtiğimiz yıllarda bloggere gelen yasak nedeni ile açılmış bir blogdur. sonradan kıyıpta kapatamadım.

Archive for Mayıs, 2005

>Sonunda Gelebildim

>
En sonunda bilgisayarıma kavuştum. Dün eşimin iş vardı bilgisayarda. Hiç bişeye bakamadım doğru düzgün. Cumartesi de iş yerine gelmedim, bu nedenlerden dolayı epeyce bi ara verdim. Ama nihayet geldim. Bu arayı bi kayrola takımı ve ek olarak minicik çiçeklerden oluşan kenar süsü ile yapılmış bi örtü ile kapatayım. Umarım telafi edebilmişimdir.

Biraz eski bir örnek, belkide çoğumuzun elinde var bu örnekten. kullanımı kolay olduğu için seviyorum. Hem çarşaf hem kayrola eteği, ikisi bir arada…

Minik Çiçekler

Bu aslında tülbent, ben onu örtü olarak kullanıyorum. Meliha teyzemin bana hediyesi, adapazarı kuzuluktan almış benim için.

İğne oyası tekniği kullanılmış minik çiçeklerde. Bi denemesini yapmalıyım, neye benze acaba :))) denemeden bilemeyiz. Umarım başarırımda sizede anlatırım. Minik çiçeklerin yakından görünümü…

>Nakışlı Havlu

>
İlk nakış kursuna gittiğim sene sergiye yakın çabuk-çabuk yapıp bitirmiştim. Ben kum iğnesi tekniği kullandım, bi başka arkadaş aynı örneğe çöp işi tekniği yaptı. O arkadaş birde canlı renkleri kullandı, çok tatlı gül kurusu ve tonları. Çöp işi tekniği de çok meşakkatli bi teknik nakışta. Ufak bi desen denemesi yaparım size de gösteririm inşallah. Tabi arkadaşın yaptığı havlu daha çok rağbet gördü. Şimdiki aklım olsa görürdü o.. ( üstelik okul arkadaşımın ( Elif Ç.) ablası ve kendiside en kıymetli arkadaşımdır ( Ayşe Ç.) onlar İzmit’te şimdi, özledim ikisinide ). Bunlar şaka ve şamata tabi ki. Onlar benim halen unutmadıklarım arasında.

Zavallı anneme de zorla havlunun ucuna dantel yaptırdım. Kısa sürede yetiştirmeye çalıştı ve başardı. Şimdi ucundaki örneği havludaki nakıştan daha çok beğeniyorum.

Örneğin yakından görünümü..

>Geçen Akşam

>
Geçen akşam (24.05.2005 salı) kızkardeşim Havva bana kalmaya geldi. İşten dönünce Fatihte biraz gezdik. O kendine ayakkabı bende kendime kek kalıbı aldım ( çok yaparım yaa! ) Derken birde ne görelim fatihte yeni bir dükkan. Boncuk satıyor. Aynı Eminönündeki dükkanlar gibi bol çeşitli. Meğer yoğun istek üzerine gelmişler, çok iyi oldu. Eminönüne gidemiyoduk hem gitsekte kalabalıktan bişey seçemiyoduk. Gerçi burası daha açılma aşamasında o nedenle kimse yoktu. Resmini çekecektim ama daha yerleşmemişler, tüm boncuklar yerde geziyodu. Bi yerleşsinler benden bıkacaklar. Şahsım adına çok mutlu oldum. Fatihe yakın olupta haberi olmayanlar vardır diye düşünüp bir bildiri yapiim dedim.
Neyse, sonra ( epeyce gezdikten sonra ) eve geldik ki açlıktan ölüyoruz. Markete uğradık, gerekli malzemeleri aldık, hemen yemek yapmaya koyulduk. Neyi mi? Kaç zamandır yapmayı planladığım böreği Portakal ağacı’nda gördüm bu tarifi. Resmiye halanın börekleri…
Mutlaka denemeliyim dedim. Çünkü benzer bi tane tatmıştım geçen sene. Onun iç malzemesi soğan, peynir ve pul biberden oluşuytordu. Oda güzeldi ama Havva yemez öyle içi. Hem onun için hemde daha pratik oluşundan sade peynir kullandık. Farklı olarak birde biz tereyağında, kısık ayarda kızarttık. Zaten bizimki portakal ağacındaki gibi olmadı :((
Cesareti olan ve iştahının kaçmasını isteyen tıklasın… “Yok! Ben hiç iştahıma bu kötülüğü edemem” diyen olursa portakal ağacına bakmalarını öneririm. ( Yukarda tam adrese link verdim. Resmiye halanın börekleri )
Yemeğimizi yedik, çayımızı içtik, tv seyrettik gece bittiii. Yatmadan önce akımıza aldığımız şekerler düştü. Hadiiii onlarıda yedik. Çok zaralı ama naapalım özellikle ben dayanamam şekere… Veee bu gün koştura koştura geldim bunları anlatmak için. Anlattım rahatladım :)))

>Nişan Bohçası

>
Nişan bohçası idi. Sonra onu şömentablo yaptım. Bazende fiskosuma örtüyorum. Minicik motiflerden oluşuyor. Annem sabırla ördü bu örtüyü. Ben başlamıştım ama herzamanki gibi yarım bırakmıştım. Kadıncağız benden ümidi kesince kendi yaptı naapsın 😉
 

Motiflerin ortalarına inci dikmiştim ( onu ben yaptım işte ) Çok sık kullandığım için sık yıkanıyor, bu nedenle bi kaç tane incisi düşmüş…
 

Yakından bakmak isterseniz…

>Demet

>
Tülbentin deseni nedeniyle adını demet koydum. Bu desen çok hoş, nakışta falan da uygulanır. Yarımlarım bitsin ( mübareklere bereket sindi yap yap bitmiyoo ) değişik şeyler deneyeceğim. Güzel olursa yayınlarım…
 

Şimdiki aklım olsa bu oyayı daha canlı bi renkle işlerdim. Çok yıllar oluyor bunu yapalı, o zamanlar şimdiki kadar renk seçeneği yoktu naylon bobinlerde. Şimdilerde çok maşallah… Canlı renklerle yapmak isteyenler yakından da bi bakmak isterler diimii?

Mısır Piramitleri…
Piramitlere karşı bilmediğim bi sempatim var sanırım, her dördüğüm üçgene piramit diyorum :)… Mısır’ı da merak etmiyor değilim yani. Burcumun ( yay ) özelliklerinden biridir seyehati severim… Eh nediyelim, kısmet!…
 

İğne oyasının en basit modellerinden biridir. Burada bi namaz başörtüsüne işlenmiş, daha farklı yerdede de kullanıldığında da asaletini aynı görkemle sergileyeceğine eminim…. Yakından bakarak ne kadar basit olduğunu göreceksiniz. Hemen başlamak isteyipte iğne oyasından anlamayanlar! Fiyonk’a başvurmamız gerek. Orada iğne oyası teknikleri açık anlatımlı ve resimli. Faydalacaksınız.

>Duyuru..

>Kek Tarifini ekledim. Bakabilirsiniz.

>Kurşunii…

>
Bu iğne oyasının nasıl yapıldığını sakın sormayın, en ufak bir bilgim yok. Ya aynı teknik kullanılıyor, sıkı işlenerek ( Fiyonk nette iğne oyası teknikleri )….Yada başka bir teknik var. Eğer bir bilen varsa bize bu teknik hakkında bilgi verirse çok seviniriz.
 

Eşimin annanesinin bana bir hediyesi bu tülbent. Çok şeker ve sevecen bi nine…
 

Yakından örneğin çiçeğine ve piramitine iyice bir bakalım…

Lila’lı
 

Lilalı yakından nasıl görünüyor? Çok kolay bir örnek. Minik havlu kenarlarına, kırinkıl tülden parçaların kenarlarına simli iple ve yine simli iple ödemiş ipeği kenar süslemelerinde kullanmak için çok şeker bir örnek.

>Tepsi Örtüsü

>
Makina Dikişi tekniği ile işlenmiş bir örtü. Kolay bi teknikle çalıştığımdan müthiş keyf aldım işlerken. Makina dikişi tekniği çok basit, sadece desene göre kasnağı yavaşça, adım adım yönlendiriyorsunuz….
 

Önce deseni seçip parşömen kağıda çizdim. Kağıdın tersini çevirerek deseni kumaşa aktardım ( karbon kağıdı ilede olur). Kumaşı kasnağa yerleştirdim. Koyu renk yavru ağzı ile işlemeye başladım, sonra açığı ile devam ettim. En sonda hatlarını belirledim. Yakından tekniği inceleyelim.

Bu renklerle birde mutfak takımım var. Zaten tepsi örtüsünü de takıma uysun diye aynı renklerle yaptım. Mutfak takımımı da yakında yayınlayacağım.
 

Tepsi örtüsüne birde başka açıdan bakmak isterseniz tıklayın.

>Yelpaze

>
Yelpaze dedim çünkü benziyor. Siteye resim yüklemek bişey değilde isim bulmak zormuş. Buluyorumda uymuyo bazen. Neyse bu uydu inşallah…
 

Ayrı örülüp tülbente sonrdan dikiliyor. Feyza’cığımın hediyesidir bana. Renkleri fotoğrafta güzel çıkmamış. Aslı tatlı bir avruağzı ve açık krem. Yapma isteyenler yakındanbakabiirler…

Arkadaş…
 

Bu tülbent bana arkadaşımı anımsatıyor. O yüzden adını Arkadaş koydum. Neden anımsattığı ise aynı tülbentten onun eşarbı olmasıdır. Arkadaşım seni çok özledim. İzmit’te havalar nasıl? ( remin uzaktan çekilmişini yükleyemedim error veriyor nedense )

>Nazlı’nın Sandığı

>
Aslı’nın olurda benim olmazmı :))) Bu da Nazlı’nın Sandığı…
Aslına bakarsanız Nagihana özendim (nagice hobi). Baktım güzel güzel tülbent oyaları sergiliyo sitesinde. Bende dün akşam şirin sandığımı aldım dolaptan, birden “Aslı’nın olurda Nazlı’nın olmazmı?” diye söylenip güldüm kendi kendime . Ne sandığı canım, içine sadece tülbentlerimi koyduğum kapitoneden dikilmiş bi hurç ( bizde hurç derler, başka adı varsa söyleyin değiştireyim bu bana biraz kaba geldide ).
 

Neyse, sandığımı açtım ve içinden tülbentleri çıkarıp resmini çektim. Epeyce de varmış. Hepsini birden yayınlamayacağım. Arada başka şeyler de eklerim tabi.
 

Sandığımın ( bak hala sandık diyorum, hurç o hurç )içinden en çok sevdiğimi ve bende manevi değeri çok yüksek olanı ilk olarak yayınlamak istedim. Manevi değeri dedim çünkü bu oyayı rahmetli halam ( 40 yaşında kötü bir hastalık sonucu kaybettik. Onu çok özlüyorum. ) icat etmişti. Çok seneler önce böyle bi tutkusu vardı. Bir sürü icadı oldu, biz ona mucit diye takılırdık.
 


Bir adı yok ben ona Çiçeklerin Dansı dedim. Aslında gülpembe diyecektim çünkü o şarkıyı dinlereken halamı anımsıyorum ben. Ama daha önce bu başlığı kullandığım için olmaz. Yakından görmek isterseniz tıklayın.